Gelişmeler

Erzurum Kongresi'nin 105. ve Hatay'ın Anavatana Katılmasının 85. Yıldönümü Kutlu Olsun!

23 Temmuz'da Erzurum Kongresi'nin 105. ve Hatay'ın Anavatan'a katılmasının 85. yıldönümünü kutluyoruz. 24 Temmuz ise Lozan Barış Anlaşması'nın 101. yıldönümüdür.

23 Temmuz Millî Mücadelemizin ve bağımsızlığımızın en önemli dönüm noktalarından olan Erzurum Kongresi’nin 105, Hatay’ın Anavatan’a katılmasının 85. Yıldönümü. 24 Temmuz ise Lozan Barış Anlaşmasının 101. Yıldönümü. Kutlu olsun!

Bundan 105 yıl önce Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkışıyla fiilen başlayan tam bağımsızlık yürüyüşü ile Türk Milleti kendisine esaret zinciri vurulamayacağını, bağımsızlığını kaybetmektense yok olmayı tercih edeceğini tüm dünyaya haykırdı. Bu mücadelenin şüphesiz en önemli aşamalarından birisi ise Erzurum Kongresi’nin toplanması oldu. Toplanma şekli ve alınan kararları ile Millet iradesinin önünde hiçbir gücün duramayacağını yedi düvele ilan etti. Erzurum kongresinde alınan kararlar hem ülkenin kurtuluş ve kuruluş aşamasında hem de Atatürk’ün izinde yürüyen Türk Milleti’nin bugüne kadar devam eden yürüyüşünde yolumuzu aydınlatmaya devam etti. O nedenle Atatürk çizgisindeki Türk Milliyetçileri olarak bizler de Erzurum Kongresi’nde alınan aşağıdaki kararları bugün de aynı kararlılıkla haykırmaya ve bizden sonraki nesillere aktarmaya devam edeceğiz:

1) Ulusal sınırlar içinde bulunan vatanın bütün kısımları bir bütündür. Birbirinden ayrılamaz.

2) Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı ve Osmanlı hükumetinin dağılması durumunda, ulus topyekûn kendisini savunacak ve direnecektir.

3) Vatanın korunması ve bağımsızlığın sağlanmasına İstanbul hükumetinin gücünün yetmemesi durumunda, amacın sağlanması için, geçici bir hükumet kurulacaktır. Bu hükumet üyeleri, ulusal kongrece seçilecektir. Kongre toplanmış değilse, bu seçimi Temsil Heyeti yapacaktır.

4) Kuva-yı Milliye’yi etken ve ulusal iradeyi egemen kılmak esastır.

5) Azınlıklara siyasi egemenlik ve toplumsal dengemizi bozacak ayrıcalıklar verilemez.

6) Manda ve himaye kabul olunamaz.

7) Ulusal Meclis’in derhal toplanmasını ve hükumet çalışmalarının Meclis denetimine konulmasını sağlamak için çalışılacaktır.

Erzurum Kongresi kararları ile şekillenen ve 9 Eylül 1922’de düşmanın İzmir’den düşmanın denize dökülmesi ile son bulan askeri zaferimizi taçlandıran başka bir mücadele ise Lozan’da yaşandı. Cumhuriyetimizin ikinci Cumhurbaşkanı, Batı Orduları Komutanı İsmet İnönü’nün başkanlığındaki heyetimizin üstün mücadelesi ile elde edilen başarının en net ifadesi ise Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından Nutuk’ta şu şekilde tanımlanmıştır: “Bu anlaşma Türk ulusuna karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın yıkılışını ifade eden bir belgedir.” Lozan Barış Anlaşması imzalanıp Cumhuriyetimizin ilanından sonra 30 Ekim 1923’te Atatürk’ün İsmet İnönü’ye söylediği “Bize geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı. 

Yoksul bir köylü devletiyiz” sözleri ise Lozan’ın hangi şartlarda imzalandığını bizlere çok net anlatmaktadır. 

Lozan’dan Cumhuriyet’e aktarılan en önemli görevlerden bir tanesi de Hatay mevzusudur. Ulu Önderimiz Lozan’da ulaşılamayan Hatay’ın Anavatan’a katılmasını hedefini sağlığında göremese de bu uğurda büyük bir mücadeleye imza atmıştır.  İlk kez 1923’te ifade ettiği “40 Asırlık Türk Yurdu ecnebi eline bırakılamaz” sözünün yanı sıra “Hatay benim şahsi davamdır” ifadeleri ile bu konuyu ne kadar önemsediğini göstermektedir. Uzun süren diplomatik mücadelenin sonucunda 2 Eylül 1938’de Tayfun Sökmen’in Cumhurbaşkanlığı ile kurulan Hatay Cumhuriyeti, 23 Temmuz 1939’da Anavatan’a katılmış ve Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza dek ayrılmaz bir parçası haline gelmiş, Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyeti de yerine gelmiştir.

Ancak bugün içinde olduğumuz günlerde, iktidar sahiplerinin yıllardır izlediği hatalı politikalar ile Hatay başta olmak üzere bölgenin neredeyse tamamı sığınmacı ve kaçakların kontrolsüz şekilde yurdumuza sokulması sonucu demografik yapımızı bozma noktasına getirmiştir. Bugün Türk Milleti’nin tarih bilincine sahip, vicdan sahibi tüm fertleri bu demografik işgalden rahatsızlığını ortaya koymaktadır. Ancak ne üzücüdür ki Zafer Partisi dışındaki hiçbir siyasi parti Türk Milleti’nin bu rahatsızlığını görmüyor ve bu işgale dur demiyordur. Fakat Zafer Partisi olarak bizler tarihte yaşadığımız zorlu mücadeleleri unutmuyor ve vatanımızı kimseyle paylaşmak istemediğimizi yüksek perdeden söylemeye devam ediyor, sığınmacı ve kaçakları ülkelerine göndereceğimiz ve Türk Milleti’nin kendi vatanında güven içinde yaşamasını sağlayacağımızı taahhüt ediyoruz. Şayet içinde olduğumuz bugünlerde, bu konu hakkında karamsarlığa kapılırsanız yukarıda özetlediğim mücadeleleri ve Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türk Çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır” sözünü aklınıza getiriniz. 

Bu vesile ile kutladığımız üç önemli günün yıldönümünde başta Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, vatanın bağımsızlığı için mücadele eden tüm şehit, gazi ve isimsiz kahramanlarımızı sevgi, saygı ve şükranla anıyoruz. 

Ne Mutlu Türküm Diyene…

Onurcan Kurtay
Onurcan Kurtay [email protected]
Yorum yapmak için tıklayınız 0
Yorum Yazın (Üye olmadan da yorum yazabilirsiniz)
Yorumlar